9 Şubat 2019 Cumartesi

Fetö, Fiti, Futo bu nedir arkadaş ?

FETÖ, FETÖCÜLÜK, FETÖİZM !
Fetö, Fetöcülük, Fetöizm ve Fetö düşmanlarına dair bir yazı yazmadığımı fark ettim. Esasen bu konulardan cidden midem bulanıyor. Çünkü bu Fetö meselesi aslında toplum olarak ne kadar çürüdüğümüzün canlı bir vesikası haline gelmiş vaziyette. Ortalıkta amansız bir mücadele var. Bir yanda Fetöcüler, bir yanda Fetöcü olmayanlar, bir yanda tarafsızlar, bir yanda bukalemun gibi kendini gizleyenler, bir yanda her devrin adamları, bir yanda aldatıldık diyenler, bir yanda ise daha bu olaylar ortada bile yok iken yüksek sesle sürekli her ortamda bu oluşumların karşısında olanlar.
fetö-nedir

Evet yazımın daha giriş bölümünden bazı itiraflar yapayım ki bana giydirmeyi düşünen varsa bir daha düşünsün. Ak Parti kurulmadan evvel yıllarca Refah Partisi peşinde avel gibi koşturan, sonraki süreçte Ak Parti kurulduğunda deli divane olup yeri geldiğinde gece gündüz demeden özellikle sanal ortamda çok ciddi çalışmalar yapan, kendisine büyük bir Şehirde Büyükşehir İlçelerinden birinin Gençlik Kolları Başkanlığı teklif edilen, Tayyip Erdoğan sevdalısı ve fanatik bir Ak Partili iken zamanla evrilen ve şimdilerde artık bu yapıya ve bu sisteme nefretle bakan, olup biten rezillikleri gördükçe kusacak duruma gelen bir kardeşiniz var karşınızda... Veya düşmanınız diyelim bakış açınıza göre...
Bu yazıyı çok uzun tutacak veya efenim şöyleyken şöyleydi yok efenim böyleydi diye zırvalık abidesi cümleler döktürecek değilim. Şu ülkede yaşayan aklı başında hiçbir insan evladının tasvip ettiği veya sevdiği bir kişi asla olmadı fetullah gülen. Fakat ne hikmetse devletlulerimiz hocaaam hocaaam ağıtlarıyla ve hep hayırla yad ettiler kendisini. Onun talebelerini sokmadıkları bir yatak odalarımız kaldı. Hoş ben üst kademede kimler varsa hepsinin kamerayla, mikrofonla yatak odalarına kadar girdiklerinden de neredeyse eminim ama meselemiz o değil. Bir süreç yaşandı bu ülkede. 70 'lerdeki Sağ-sol çatışmasının yerini modern zaman İlsamcı- Laik tartışması aldı ve mücadelede saflar tutuldu, kılıçlar kuşanıldı. Allah dostu, Mübarek adamdı fetullah, Hocaefendiydi o... Gel artık Hocam bitir bu hasreti diye höyküren bakanlarımız vardı. ona selam çakmayı her fırsatta meziyet sanan vekiller vs. Öyle duruma geldi ki bu ülke en çok izlenen kanal samanyolu tv, en çok okunan gazete zaman oldu. Askeriye, Emniyet başta olmak üzere bu şerefsizlere verilmedik kurum ve köşe neredeyse kalmadı. Polislik mülakatlarında bile sizin evde Samanyolu Tv izleniyor mu ? soruları gayet normalmiş gibi soruldu. Evet bizzat kendi yeğenimden biliyorum bunu.
samanyolu-fetö

Öyle bir süreç yaşandı ki akıl tutulması gırla gitti. O dönemlerde "Yahu ne hocaefenisi şerefisizn önde gideni bu herif dediğimiz vakit azgın boğa gibi üstümüze saldıranlar şimdilerde en kral vatansever oldular. Bunları kendilerine hatırlattığımız vakit ise biz fetöcü ilan ediliyoruz ne garip :) Güler misin ağlar mısın ? Gerçekleri görenler o günde aklı başında davrandı bugün de aynılar. Diğer kesime ise diyecek bi şey yok.Çünkü ben böyle bir akıl tutulması görmedim. Aldatıldım diyenler sıyrıldı çıktı, fetö elebaşısı dahil üst kademeden kimseye dokunulamadı, orta kademede o gün darbeye kalkışanlar tepelendi (ki onların da tam ayıklandığını düşünmüyorum) özellikle bu örgütün tabanı dediğimiz sığır kitlenin üstüne kaldı ihale :) Evet sığır kesim diyorum zira rızkı allahtan beklemek yerine kula kul olmayı tercih edenler, her devrin adamı olmayı hayal edip cemaatin köpeği olanlar şimdilerde biz davamız ve islam için gayret ettik diyerek sağda solda ağlaşıyorlar. Bu süreçte kimvurduya gidenler yok mu ? elbette var. Yani bu cemaate bulaşmadığı halde iftiraya kurban giden veya tabir yerindeyse gümbürtüye gidenler diyelim. Onlar için elbet üzülüyorum. Fakaaat. kıyısından köşesinden gerek maddi gerek manevi bu cemaate bulaşanlara inanın zerre acımıyorum. Zira atıldıkları görevlere zaten layıkıyla gelmediler, birilerinin sırtına basarak, soruları çalıp çırparak vs. vs. Özetle her türlü şerefsizliği fırsat varken yapanlar tatlı tatlı yediklerini bugün acı acı çıkarıyorlar.
Ben ve benim gbii düşünenlere acıyorum sadece. Zira tonla ahmağın içerisinde kendi hataları yüzünden ortalığı bu hale düşürenlerin tantanasını maalesef yine bizler dinliyoruz. Günümüze döndüğümüzde bakıyorum bir fark var mı ? İnanın yok ve daha vahim.  Fetö gitti Süleymancısı, menzilcisi, ismailağacısı, ehli sünnetçisi vırtı zırtı yığınla farklı sapık akım semirdi ve güçlenmeye devam ediyor. Bizim neslimize yazık olmuştu ama gelecek nesillerimizi komple talan ettiler. Yazık ettiler...
Share:

17 Kasım 2018 Cumartesi

Müftülük V.H.K.İ. olmak isteyenlere tavsiyeler


Evet dostlar çok ama çok uzun bir ara vermişim. Son yazımı 2017 yılının Şubat ayında yazmışım. Bu süreçte çok fazla şey yaşadım. Hayata bakışım, dine bakışım gibi hususlarda çok fazla değişiklik yaşadım diyebilirim. Tabi bu süreçte sadece benim gündemim, hayata bakış açım ve yaşantım değil ülkemizin de gündemi, insanlarımızın yaşantısı değişti.
İlk olarak şunu belirteyim hayatımda pek çok şeyi düzene koydum kendimce tabi. Ve yazılarıma kaldığım yerden devam edeceğim bunu baştan belirteyim.

Share:

21 Şubat 2017 Salı

Artık İmam değilim



Evet dostlar uzunca bir aradan sonra  (ki son yazımı mayıs- 2016 'da yazmışım. ) yeniden merhaba. Ne yorum yazan olmuş ne etkileşime geçen bilmiyorum takip eden var mı ? Okuma oranı epey yükselmiş blogumda bu sevindirici. Bu yazımı fazla uzun tutmayacağım. Uzunca bir ara verdim ve bu süreçte hem şahsım adına hem ülkem adına çok fazla gelişme yaşandı. Belkide bu gelişmeler arasında en mühim olanı 15 Temmuz da yaşanan hain darbe girişimiydi. Benim gibi Kuran Müslümanı olanlar fetö'nün ne denli tehlikeli bir yapı olduğunun farkındaydı lakin uyarımızı dinleyen kimse yoktu o dönemde. Şimdilerde herkes olayın farkına varmış ve bilinçlenmiş gibi ahkam kessede ülkemizde çokta bi şey değişmediğine üzülerek şahit oluyorum. Farklı yazılarda bunlara da değiniriz inşallah.
Yazıma attığım başlık hususuna gelecek olursak eğer...

Share:

8 Mayıs 2016 Pazar

Ölmüş kişinin kırkını bekleme hurafesi


İmamlığa başladığım ilk yılımdı. Batı KAradeniz bölgesinde ücra bir dağ köyü. Burada dini bir yaşayış söz konusu değil. Dini yaşayıştan kastettiğim Allah'ın indirdiği din bağlamında değil. zira Din konusunda İmamlar dahil kimsenin pek birşey bildiği yok. İnsanlar tarafından uydurulmuş dinden bahsediyorum. Gelenek ve atalar dini, örf-adet dininden. Öyle bir bölge ki; uydurdukları dini dahi yaşamayı kabullenmemişler. Sadece işlerine geldikleri gibi yaşıyorlar dini anlamda.
Çocukluğumdan beri ölüden acayip korkarım. Bunun sebebini de başka bir yazıda anlatacağım. Bu denli ölüden korkan biri olarak seçtiğim mesleğe bak. Herneyse...
Göreve başladığım günden itibaren sürekli Rabbime yalvardım.
"Allah'ım ne olur ben buradayken, bu görevdeyken erkek bi cenaze olmasın ve benim önüme getirmesinler. Biliyorum sen eceli geleni geciktirmezsin Rabbim lakin benim duamı kabul et ve burada böyle bir cenaze olsa dahi bana nasip etme."
Şükürler olsun burada göreve başladıktan sonra tam 4 yıl boyunca tek bir erkek cenazesine rast gelmedim. 1 tane erkek öldü o öldüğünde de ben memleketteydim. Rabbime duamı kabul buyurduğu için ne kadar şükretsem azdır.

Share:

6 Mayıs 2016 Cuma

İmamlık yapıp maaş almak caiz mi ?


Merhaba Mübarekler. Hafta başında ameliyat olmam sebebiyle yazılara biraz ara vermek durumunda kaldım. Bu süreçte yazmak istediğim konuların bir listesini hazırladım.  Yazı başlığında okuduğunuz üzere çoktandır yazmak istediğim bu konuyu ilk sıraya aldım.Yazıya çatır çutur girişmeden önce bu yazı kimleri ilgilendiriyor onu belirteyim.
1- An itibariyle Diyanet bünyesinde görev yapan İmam, Müezzin, Vaiz, Vaize, Müftü ve kurum içerisinde üst kademe görev dediğimiz bu saydığımız mesleklerin amiri konumunda olanlar.
2- İmam, Müezzin, Vaiz, Vaize, Müftü olmak isteyen adaylar.

Dikkat ederseniz listeye Kuran Kursu öğreticisi, Din Kültürü öğretmeni yahut Akademik ünvana sahip kişileri dahil etmedim. Zira hepsinin yaptığı iş aynı gibi görünsede ayrı tuttuğum bu meslek sınıflarını bu gruba dahil etmek haksızlık olur diye düşünüyorum. Ayrım yaparken en önemli kıstasım anlatmak/öğretmek açısından yaptığım değerlendirme. Katılanlar yahut katılmayanlar elbette olacaktır saygı duyarım fakat biraz düşününce ve yazının tamamını okuyunca bu ayrımı niye yaptığımı daha net anlayacağınızı umuyorum.

Share:

22 Nisan 2016 Cuma

Halkın rızası mı, Hakk'ın rızası mı ?




Tebliğ kelime anlamı olarak  bildirme, duyurma, haber verme gibi manalara gelir. Kurana baktığımız vakit Tarih boyunca Allah'ın yarattığı kullarını gerek Elçiler ve Kitaplar göndererek hakikate davet ettiğini görürüz. Peki Tebliğ sadece Allahın kendilerine bu misyonu verdiği Rasuller için geçerli bir görev midir ? Hayır. Her iman eden aynı zamanda Tebliğle yükümlüdür. Çünkü Rabbimiz Kuranda İyiliği emretmeyi, kötülükten sakındırmayı emretmektedir. Allaha iman eden her bir kul aynı zamanda bu ağır yükümlüğünün altına da imzasını atmış olur. Buraya kadar geçen ifadelerde Tebliğ'in genel sınırlarını çizmeye çalıştım özetle. Yani İman eden herkes teblğ yapmakla sorumludur.
Gelin şimdi toplum bazında bu konuya bakalım birde. Toplum nazarında asırlardır süregelen bir islam algısı, dine bakış açısı öyle bir yerleşmiştir ki zamanla insanlar kendilerinin de bu konuda sorumlu olduğunu unutup birilerine uyma yolunu tercih etmişlerdir. Çünkü böylesi daha kolay ve sorumluluk gerektirmeyen, kafa ağrıtmayan bir durumdur. Allah Tebliğde bulunmayı bizzat kendsine emretmişken her birey bu sorumuluğu Alim, Hoca, İmam, Müftü gördüğü kişilere, Ülkemizde olduu gibi Diyanet gibi dini anlamda hiç uygun olmayan kurumlara bu görevi ihale etmişlerdir. Bu algı asırlar süren süreçte öylesine etkin işlemiştir ki artık Rabbimizin kesin bir şekilde yasak etmesine rağmen Dinde bir ruhbanlık sınıfı oluşmuş geriye kalan büyük halk yığınları ise reaya durumuna düşmüştür. Kuranın tabiriyle Raina (bizi koyun güder gibi güt) demeyin Unzurna ( biz gözet,uyar) deyin emri unutulmuş insanlar kendilerini güdecek çobanlar aramaya çoktan girişmiştir. Dahası günümüze baktığımızda bu iş öylesine ironik bir hal almıştır ki her bir sürü kendisini güden ayrı bir çobanın peşinden gitmektedir. Bu çobanların kimisi canlı, kimisi ise ölüdür fakat ölü oldukları halde halen o kalabalık bu çobanlarca güdülmeye devam etmektedir. Netice itibariyle günümüzde karşımıza çıkan bu durum köklü bir geçmişe sahiptir fakat İslam diniyle bağdaşan bir yanı yoktur. İslamda kula kulluk yoktur yalnızca Allah'a kul olmak vardır.
Share:

18 Nisan 2016 Pazartesi

Namazı Türkçe kılsak olur mu ? diyen mübareklere


Evet Mübarekler. Uzun uğraşlar sonucunda yazacak bir konu buldum kendime sonunda... Sosyal ağlarda özellikle twitterda az kelimeyle çok şey ifade etme durumu bende bir hastalığamı sebep oldu nedir bilmiyorum. Bilgisayar başında değilken dünya kadar yazacak konu aklıma gelirken bilgisayar başına geçtiğim anda hepsi uçup gidiyor. Neyse fazla gevezelik etmeden konumuza geçelim.
İlk başta bazı sorular soralım kendimize ve sonrasınd cevapları muhabbet eder tarzda birlikte arayalım.
- Namaz ibadetinin maksadı nedir ?
- Arapça dilinin diğer dillere bir üstünlüğü var mıdır ?
- Her Müslüman kendi dilinde ibadet yapsa olur mu ?
- Namazda sadece Arapça okumak mı gereklidir ?
- Her müslüman farklı dilde ibadet etse ne olur ?

Kısaca konu başlıklarımız bu şekilde olsun ve sırasıyla yanıt aramaya başlayalım.

Share:

11 Nisan 2016 Pazartesi

Regaip Kandili nedir ? Birde farklı okuyun bakalım


Çocukluk dönemime baktığım zaman o dönemlerde böylesi kandiller revaçta değildi. Belkide ben hatırlamıyorum ama bu denli gündemde değildi yani netice itibariyle. Zaman içerisinde teknolojinin gelişmesi, medyanın etkin ve yaygın kullanımı gibi bazı faktörlerin ortaya çıkması ve 2002 yılından bu yana iktidarı elinde tutan din tüccarlarının da bu tarz gecelerin işine gelmesi hasebiyle Kandil Geceleri ayrı bir öneme, ayrı bir ritüele dönüşüverdi. Öyle bir sektör oluştu ki bu sektörde kendisine dini sermaye edinen herkese ekmek olduğu gibi ticari anlamda faaliyet gösteren pek çok farklı kuruluşa da ek gelir kaynağı oldu.
Kandil simidi satan pastaneler, Camilere Mahya hazırlayan firmalar, geceye özel hediyelik hazırlayan firmalar, mesaj bombardımanından istifade ederek ceplerini dolduran GSM Şirketleri, Tv ekranında insanalara hurafe anlatarak milyarları cebe indiren Hocalar ! bu hocaları ekrana çıkarıp reklam kuşağında paftayı götüren tv kanalları ticari anlamda bu geceden gayet memnun olan önemli bir kesimi oluşturuyor.

Share:

29 Mart 2016 Salı

Uydurulan Din toplumu ne hale getirdi


Facebookta gezinirken gördüğüm bu notu sizlerle paylaşmadan geçmek istemedim. Esasında bu konu hakkında kapsamlı istatistikler içeren bir yazı yazma planımda var ama malum sosyal medya bi içeriği gündemden düştükten sonra bulmak çok zorlaşıyor. Şimdilik bu burada dursun ve bununla yetinelim.. Buyrun istatistikler eşliğinde ülkemizde anlatılan uydurma rivayetler dininin bu ülkeyi ne hale getirdiğini özetleyen bu paylaşımı okuyun.
Bir kardesimiz aldigi not :
19.03.2016 tarihli Kur'an'la Yüzleşme programında Ramazan Koyuncu'nun konuğu ilahiyatçı yazar Ali Akın idi. Programda aldığım notları paylaşmak istedim.
Türkiye de Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere bir çok kanalda din , İslam anlatılıyor. DİB bağlı
85.000 cami var. Tüm kadrosu ile.
853 İmam Hatip Okulu var.
86 İlahiyat Fakültesi var.
Bu okullarda okuyan 1 milyon öğrenci var.
Sayısız dernek, vakıf mevcut, üyeleri var.
Ve tabii cemaatler. 


Share:

27 Mart 2016 Pazar

Kuranı bir kenara bırak diyen Müftü !


Nooldu ? Şaşırdınız mı mübarekler ? Evet bu sözler bir Müftüye ait. Bir İlçe Müftüsüne.Blogu açtığım zamanlarda ilk yazılarımda böyle bir olaydan bahsetmiş ve ileride yazacağımı belirtmiştim. O zaman bu zaman işte.
Bulunduğum yerde göreve başladığım zaman sosyal medyadan,sağdan soldan duyduğum kadarıyla sıkı bir Ehl-i sünnet Müslümanı, Anti Kemalist cesur bir adam, ateşli bir islam müdafii idim. Belkide imamlığa başlamasam aynı kafa yapısıyla sürü içerisinde güdülen bir koyun olmaya devam edecektim kimbilir ?Belkide yaşantım boyunca sorgulayan ve araştıran bir insan olduğum için gerçeklerin bi süre sonra yine farkına varacaktım bilemiyorum. 33 yaşıma kadar neredeyse herşeyi sorgulayan ben, inancımı hiç sorgulamamış ve çoğunluğun dinine uymayı tercih etmiştim.  Ne zamanki imamlığa başladım artık eskis gib davranamaz ve hareket edemezdim. zira toplumun önüne çıkıyor, insanlara din anlatıyordum. Bugün imamların büyük bi çoğunluğu bu şekilde düşünmesede ben anlattıklarımın bir vebali olduğunun ve bu anlattıklarımdan mutlak surette hesaba çekileceğimden haberdardım. Bu bilinçle hareket ettiğim için daha önceden yapmadığım şeyleri yapmaya başladım imamlık sürecimde. Cemaatim fazla değildi (halen öyle) Fakat bir kişi bile olsa nihayetinde ben insanalara din anlatıyorum blinciyle yapacağım vaazla ilgili uzunca bir hazırlık yapıyordum.Önceden olsa benimsediğim birkaç kişiyi dinler anlatır geçerdim sohbet arasında eşe dosta. İşte bu süreçte istisnasız herkese kulak vermeye çalıştım. Namazı analtacaksam namazla ilgili kim ne söylemiş herkese kulak vermeye başladım. Oruç,zekat vs. Tüm bunları dinlerken yapmaya çalıştığım şuydu : "Kuranla yeni tanışmıştım ve bu Dinin tek kaynağı Kuran olmalıydı. Çünkü bizi yaratan Allah, bize Din'i var eden Allah, bize bu dinin nasıl yaşanılacağını kitabında anlatan allah idi. Peygamber bu kitabı tebliğ etmiş, bu kitapla amel etmiş bu kitapla ahlaklanmıştı. O'nun ahlakı Kuran idi." Öyleyse benim cemaatime anlatacağım din bu Kitaptan olmalıydı, bu kitaba uymalıydı.Çıkış noktam bu kitap olmalıydı.

Share:

22 Mart 2016 Salı

İmam ne iş yapıyor diyenlere, İmam olmayı düşünenlere


Çok büyük bir heyecanla başladığım imamlık an itibariyle hayatımda vermiş olduğum en saçma, en aptalca karar olarak gördüğüm bir mesele. Bu yazımda niçin Diyanetten başka bir kuruma geçmek istediğimi, büyük bir heyecan ve sitekle başladığım meslekten niçin bu kadar soğuduğumu ve tiksinir hale geldiğimi anlatmaya çalışacağım. Bunu kendime bir görev addediyorum çünkü başlıkta belirttiğim gibi İmamlar ne iş yapıyor yeaa ! yattıkları yerden para alıyorlar diyen bir zihniyet olduğu gibi bir yandan da imam olmak için can atan yahut başka şansı kalmadığı için imamlığa yönelen büyük bir kesim var. Keza son zamanların en revaçta olan kurumu ve mesleği haline geldi imamlık.
Evet dilerseniz ilk olarak İmamlar ne iş yapıyor yeaa ! diyen sığırcıklara cevaben bir girizgah yapalım.

Share:

19 Mart 2016 Cumartesi

Diyanetten başka kuruma geçiş ve 5 yıl nakil yasağı


Yazmaya bir süre ara verdim ama geldim işte mübarekler :)
Yeni haberlerle yeni hayallerle ve bir ölçüde yıkılan hayallerimle geldim.
Konyada imam olan amcaoğlumla telefon görüşmem sonrasında hiç aklımda olmayan farklı bir konuyu araştırmaya koyuldum. Tabir yerindeyse amcaoğlum eşeğin aklına karpuz kabuğunu düşürdü :)
- Bizden geçti artık emekliliğe yaklaştık sen bari başka kuruma geçte kurtar kendini !
İşte amcaoğlumun bu cümlesi aklımda hiç olmayan fakat içimde fırtınalar koparan bir cümle oldu. Daha önceden bu tarzda bazı şeyler duymuştum ama bunun mümkün olabileceği aklıma bile gelmemişti. Diyanet muvafakat vermiyor diye biliyordum çünkü. Fakat geçmişten bugüne bir kısım değişiklikler olmuş. Hemen araştırmaya koyuldum tabi. Başka bir kuruma geçmek ne şekilde oluyor ? Hangi adımları atmalı ? Torpillemi olur torpilsiz mi ? Kafamda deli sorular...

Share:

6 Mart 2016 Pazar

Racing Extinction'ı mutlaka izle mübarek


Film izlemeyi severmisin mübarek ? Ya Belgesel ?
Peki ne tür belgeseller izlersin ?
Yaban tv de avlanan insan! belgeselimi, yoksa Doğanın muhteşem güzelliğini anlatan belgeselleri... veya belgesel denilince aklına sadece yaban sığırlarına saldıran aslanların görüntülerimi gelir ?
Evet az önce film izlemek için bi film sitesine girdim. Bilmiyorum sen nasıl yapıyorsun ama ben genelde film afişine bakarak arkasından imdb puanını da hesaba katarak seçiyorum izleyeceğim filmi.
Ana sayfada Racing Extinction isimli bir film gördüm. Filmin posteri ilgimi çekti, imdb puanıda 8 üstü olunca hemen atladım tabi. Fragmanına bakınca bunun bir film değil belgesel olduğunu farkettim. Fakat kısacaık fragman bile benim bunu izlemem gerektiğini ifade ediverdi. İzledikten sonrada mutlaka bu belgeseli insanlara ulaştırmalıyım diye düşündüm.
İzlediğim fragman sadece benim ülkemde değil eminim dünyanın pek çok yerinde yoğun kalabalıkların ilgisini çekmeyecek. Çünkü fragmanda kadınlar vücutlarını teşhir etmiyor, öpüşme ve sevişme sahnesi yok, espri yok, küfür yok.Anlayacağınız Dünya Nüfusunun belki %90 'nını ilgilendiren hiçbir halt yok bu belgeselde. Sadece acı gerçekler ve bizi muhtemel olarak bekleyen korkunç son var. Evet ölümden bahsediyor fakat bu kez farklı gezegenimizin ölümünden.

Share: