İmam ne iş yapıyor diyenlere, İmam olmayı düşünenlere
Çok büyük bir heyecanla başladığım imamlık an itibariyle hayatımda vermiş olduğum en saçma, en aptalca karar olarak gördüğüm bir mesele. Bu yazımda niçin Diyanetten başka bir kuruma geçmek istediğimi, büyük bir heyecan ve sitekle başladığım meslekten niçin bu kadar soğuduğumu ve tiksinir hale geldiğimi anlatmaya çalışacağım. Bunu kendime bir görev addediyorum çünkü başlıkta belirttiğim gibi İmamlar ne iş yapıyor yeaa ! yattıkları yerden para alıyorlar diyen bir zihniyet olduğu gibi bir yandan da imam olmak için can atan yahut başka şansı kalmadığı için imamlığa yönelen büyük bir kesim var. Keza son zamanların en revaçta olan kurumu ve mesleği haline geldi imamlık.
Evet dilerseniz ilk olarak İmamlar ne iş yapıyor yeaa ! diyen sığırcıklara cevaben bir girizgah yapalım.
Bu kafa yapısındaki birine ne söylerseniz söyleyin zaten kabul ettiremezsiniz zira önyargıyı yıkmak atomu parçalamaktan zordur diye boşuna söylememiş hazret... Fakat en azından aklı selim olanlar açısından bi şeyler yazmak icab ediyor. Şöyleki bu kafa yapısındaki bir insan kestirme bir hesap yapıyor ve günde 5 vakit namaz var her biri yarım saat sürse 2,5 saat hadi ulan 1 saat sürse 5 saat görev yapıyor sonrasında eşek gibi yatıyor imamlar, kafasında... Aslında bu kafa yapısı sadece imamlarla problemli değil kendi mesleği haricinde tüm meslek gruplarıyla problemlidir. Dahası muhtemel kendi iş çevresinde de diğer meslektaşlarına karşı her işi ben yapıyorum millet kaytarıyor havasındadır. Yıllarca sadece egosunu büyütmüş birisidir özetle. Bu kafa yapısına göre itfaiye memurlarının bu ülkedeki en beleş para kazanan adamları olduğunu savunabilirsiniz. Zira öyle yerler var ki belki yılda 1 kez anca yangın oluyor yahut hiç yangın vakası olmuyor. Sürekli boş boş oturuyorlar. Bu benim görüşüm değil bahsini ettiğim kafa yapısının bakış açısıdır. Halbuki öyle zaman gelir ki o itfaiye memuru canını ortaya koyar ve aylar yahut yıllar boyunca görevi olmadığı için beklediği kurumunda en hayati rolü oynayabilir. Bu sadece bir örnekti yoksa imamlıkla itfaiyeciliği bir tutacak, eşit görecek bir kafa yapısına sahip değilim. Bilakis her mesleğin kendine göre zorlukları ve kolaylıkları olduğunu düşünen biriyim. Dahası mesleğin zorluğunu ancak o mesleği icra edenler bilir görüşündeyim. Hariçten gazel okumak kolaydır.
Yazının devamında ise hem üstte bahsini yaptığım sığırcıklara hitap eden hemde imam olmayı düşünenler için bu mesleğin nasıl bir meslek olduğunu anlatan görüşlerimi yazacağım.
İmamsanız ilk olarak şunu bilmenizde fayda var. Düşünüldüğü gibi bir gün boyunca sadece namaz vakitlerinde namaz kıldırıp sonrasında keyfine bakmak gibi bir durum mümkün değil. Çünkü imamın haftanın her günü 24 saat boyunca her an kapısı çalınabilir. Cenazesi olan, Düğünü olan, nikahı olan, nişanı olan, askere gidecek olan, umreye-hacıya gidecek olan, hastası olan, evde ölümü bekleyen sekerat hastası olan, hayvanı hasta olan, anasının-babasının kabrine kuran okutmak isteyen, kafasına soru takılan vs. Bu saydığım durumlarda imamın evi kendi evi gibidir cemaatin. İstediği vakit gelip zilini çalar hatta şehir merkezinde değilseniz zil olsa bile kapıya var gücüyle yüklenilir, abanılır,kapı yerinden sökülecek gibi yumruklanır. Sadece yumruklamak yetmez ahırdaki hayvana bağırır gibi tüm mahalleye yayın yapılır ve - Hocaaaa diye höykürülür. İçeride senin uyanık olman yahut olmaman durumu değiştirmez çünkü cemaatin gözünde sen namaz vakitleri dışında sürekli uyuyan birisindir ve kapına gelen herkes seni uykundan uyandırmak için çabaladığını zannetmektedir. Kısacası imamsan özelin yoktur kapın her an çalınabilir mantığıyla her daim kapıya anında uçabilecek modda hazır bulunman icab eder. İmamsan haftada 1 gün izin hakkın vardır fakat bunu kullanman çok zordur.
- İmam adamın iznimi olur canım ! dır çünkü... Şöyle çoluk çocuğumu toplayıp haftada bir gün pikniğe gideyim, gezip tozayım,stres atayım desen her kafadan ayrı ses çıkar. Dedikodu kazanı kaynamaya başlar. Dahası müftülüğe şikayete gidilir.Müftülerin büyük çoğunluğu ise şikayete gelen bu hödüklere :
-Kardeşim siz nasıl insansınız ? Bu adamın haftada 1 gün yasal olarak izin hakkı var siz nasıl şikayete gelirsiniz ! demez, imam efendiye :
- Hocaefendi malum izin günün ama çok acil işin yoksa,mühim değilse yinede görevini aksatma ! der.
Resmi tatillerde neredeyse tüm kamu kurum ve kuruluşlarındaki memurlar resmi izinli sayılırken ve memleketine,tatile,ana baba ocağına giderken imam yine görev başındadır. Bayramlar gelir herkes yine ailesinin yanıbaşındadır imam mecburen görevdedir. Ama bayramda imama mesai ücreti ödeniyor diyen çıkabilir 80-100 lirayı ben sana vereyim sen yap görevi denilebilir böylesi için.
Şehir merkezinde görev yapan imamlar üzerindeki baskı ve yaşadıkları stres-yoğunluk elbette daha fazladır ama ben şehir merkezinde hiç görev yapmadığım için köylerde görev yapanların yaşadıkları sıkıntılara değinmeye çalışacağım.
Şayet imam olacaksanız şehir merkezinde yahut ilçe merkezinde göreve başlamanız hayal gibi bi şeydir. Genellikle ücra bir köyde, cemaati olmayan D Grubu bir camide göreve başlarsınız. Son dönemlerde nakil sisteminde yapılan değişiklikle de uzun süre ilçe yahut şehir merkezine gitmeniz hayal olur. Artık o köyün bir ferdi olmuşsunuzdur. Sabahın ayazında gider ezan okursunuz kimse gelmez, öğlen,ikindi,akşam okursunuz yine kimse gelmez yahut 1-2 kişi gelir yatsı olur 4-5 kişi gelir. İnsan yüzüne hasret kalırsınız. Dikkat edin insan yüzüne dedim. Konuşacağınız,muhabbet edeceğiniz,sizi anlayacak kimse yoktur. Çünkü köy yerinde muhabbet hava durumu,sap-saman,gübre,traktör ve tarım üzerine döner. Bu konularda az buçuk bilginiz varsa arada bir sizede söz düşer bir iki kelam edersiniz. Tabi bu süreç 1-2 gün yahut 1-2 hafta değil seneler boyunca aynı şekilde devam edince zamanla bunalıma girersiniz ve psikolojiniz bozulur. Zaten camiye gelen yoktur gelen birkaç kişidir, onlarda namazın akabinde caminin bahçesine kondurdukları dedikodu banklarında siz yanlarından ayrılır ayrılmaz sizin dedikodunuzu yapmaya başlarlar. Görevinizde son derece titizde olsanız konuşacak bi şeyler illaki bulurlar. Sabah namazını 3-5 dk geç okudu, bu imamın sesi kötü, imam namaz çıkışı necsin demeden evine çekip gidiyor, bu imam filanca imam gibi anlatamıyor, öğlene kadar yatıyor, çok arabaya biniyor, parfüm sıkıyor,saçını tarıyor,çok gülüyor,somurtuyor, çok konuşuyor, az konuşuyor vs. Konuşacak bi şeyler illaki bulurlar çünkü köyün günah keçisi imamdır. Ne yapsa kabahattir. Otursa kabahattir,kalksa kabahattir,sussa aynı,konuşsa aynı. Ve işin kötü tarafı genel itibariyle köy yerinde imamalra yapılan lojmanlar caminin hemen yanıbaşındadır ve özellikle yaz aylarında tüm pencereler açık olduğu için arkanızdan ne konuşulduğunu gayet net bir biçimde evinizden duyarsınız. Ciğeri beş para etmeyen nice şerefsizler hiç bıkmadan her gün başka şerefsizliklerini kusarlar ve siz imam olduğunuz için tepki göstermeniz size yakışmaz.
Ha birde lojman meselesi var değilmi. Ne güzel işte kira vermiyor beleşe oturuyorsunuz lojmanda. Şahsım adına şuan bulunduğum köyde oturabileceğim adam gibi ev olsa 400-500 tl kira vermeye dahi razıyım. İmam lojmanı önemsizdir cemaatin gözünde. ( elbette bu konuya önem veren yerlerde vardır ama sayısı çok azdır) Gelince içine eşyasının sığacağı kadar 2 göz odası olan bi ev yapılsın yeter mantığıyla bakılır olaya. İçinede fazla özenilmez kartondan ev misalidir. İmam bok gibi para alıyordur çünkü gerisini de kendisi yaptırsındır. Asla cemaat imama lojman yapmak zorundadır demiyorum fakat bu konu rezalet bi haldedir. Dedim ya ailemle düzgünce yaşayabileceğim kiralık bir yer olsa bir dakika şu lojmanda durmam. Fakat köy yerinde mecbursundur o lojmanda kalmaya başka bir imkan yoktur çünkü. Yılın 8 ayında soba ile ısındığımız evimizde iki tane üçlü kanepeyi koyunca hareket edecek yerin kalmadığı minnacık bu evde 3.5 senedir 3 çocuğumuzla tepe tepeye yatıyoruz. Demem o ki şu an köylerde görev yapan çoğu imam bu durumdadır. Lojman kendilerine bir nimet değil külfettir ama bir çözümü, bir standardı yoktur.
Şimdi tekrar üstte kaldığımız yerden devam etmeye çalışalım. Köy yerinde sürekli olarak arkanızdan konuşan fakat yüzünüze gülen ikiyüzlü insanlarla her daim karşı karşıya olmak, dahası bu tip insanların önüne durup imamlık yapmak bir süre sonra işkenceye döner. Artık moral bozukluğu ev içinde eşinizle ve çocuklarınızla olan ilişkilerinize de sirayet eder. Şimdi dönüp bakıyorum bu göreve başlamadan önce kendi işyerimde akşama kadar eşekler gibi çalışıp yorulurdum ama vücut yorgunluğuydu. Akşam eve geldiğimde kafam rahattı ve moralim hep yerindeydi. Şimdi baktığımda vücudum yorulmuyor ama kafam hiç rahat değil, moralim hep bozuk,suratım hep asık, konuşmayı dahi canım istemiyor. Psikolojim tam anlamıyla bozuldu bu 3.5 yıllık süreçte.
Bunda temel etkenlerden birisi adlığım maaşı haketmediğimi düşünmemdir. Şöyleki an itibariyle 120 bin personele ulaşan bir kurumda neredeyse camilerin tamamına yakını benim camimle aynı durumda. Hafta boyu tüm vakitlerde sinek avlayan camilerde cuma namazlarında,kandil gecelerinde ve ramazan ayı ile bayram namazlarında cemaat oluyor. Hal böyle olunca bir beldeye imam sadece Ramazan ayında lazım oluyor. 100 metre arayla, binlerce liraya mal olan camiler dikilmiş ve dikilmeye devam ediyor her birine en az 2500 tl maaşla imamlar atanıyor. Peki ne oluyor bu camilerde sürekli ezanı okuyup tek başına namaz kılan imamlar var. Merkezden gelen hutbeler cemaatin nabzını tutmuyor ve bu durum öyle bir hal almışki artık cemaatin gözünde imam boş beleş bir adam hükmünde. Konuştuğuna itibar edilmeyen, anlattığı dinlenilmeyen sadece adet yerini bulsun diye cumadan cumaya ziyaret edilen mekanlar haline gelmiş camiler. Bunda imamların suçu yokmu elbette var fakat Diyanet İşleri Başkanlığı bu durumun asıl müsebbibidir.
Son aşamada başka kuruma geçmek istememin sebeplerini yazıp bitireceğim. Farkındayım mübarek baya uzun oldu yazı ama inan elimden geldiğince kısa tutmaya çalıştım. Yazsam daha çok şey var anlatılacak.
Başka bir kuruma geçmek istiyorum çünkü :
- Ben imamlığa başlarken insanlara Allah'ın dinini anlatacağımı zannediyordum fakat diyanetin ve güya ehl-i sünnetiz diye ortalıkta dolaşan üçkağıtçı tasavvufçuların istediği uydurulmuş dini anlatmayana prim yok bu kurumda.
- Ben Allah'ın anlaşılsın diye indirdiği Kuranı insanlara anlatmaya çalıştım ama Kuran ile insanları uyarmanın sapıklık olduğunu bizzat hutbe ile dile getirdi diyanet efendi.
- Ben Kuranı dirilere okumak ve anlatmak için bu görevi seçtim ama ölülere okumamı istediler,okumayınca ne sapıklığım kaldı, ne cahilliğim.
- Ben kimseden Kuran anlattığım için ücret istemedim,menfaat beklemedim fakat kuran okuduğu için para alanlar benden üstün tutuldu. Onlar Maşallah ne güzel hoca oldu ben sapık oldum.
- Ben Allaha şirk koşmayın bi şey isteyecekseniz Alemlerin Rabbi olan, Peygamberin de Rabbi olan Allah'tan isteyin dedim onlar Peygamberden Şefaat istediler ve beni yine sapık ilan ettiler.
- Ben Din kimsenin yada hiçbir kurumun tekelinde değildir dedim. Gerek imsak vakti konusunda, gerek hayızlı kadınların orucu ve namazı konusunda gerekse ölülere kuran okuma, ölülerin ruhuna sevap bağışlama konusunda yanlış yapıyorsunuz dediğimde koskoca diyanet böyle söylüyor diyerek kurumu Allah'ın ayetlerine tercih edenlerin gözünde yine sapık oldum, kaka oldum.
Kısacası bu kurumda imamlık yapacaksan bazı hususları iyi bilmen lazım.
- Beni Allahın indirdiği din ilgilendirmiyor ben sallarım başımı alırım maaşımı diyorsan...
- Ben Dini Kurandan değil İlmihalden,uydurma rivayetlerden anlatırım, Kuranla işim olmaz diyorsan...
- İsterse hiç cemaat olmasın beni bozmaz ben o maaşı alır vicdan yapmam, çıtır çıtır yerim diyorsan...
- Diriler Kurandan ne anlasın zaten hiç anlamasanda Arapça okumak çok sevap ben onu okur okur ölülerin ruhuna postalarım diyorsan...
- Cenaze merasimlerinde benim ruhum taş gibidir insanların acısını süslü kelimeler ve uydurma rivayetlerle sömürürüm dahası birde ölenin arkasından kuran okur sevaplarını bağışlarım,bende cebime konan parayla yoluma devam ederim diyorsan...
- Görev yerinde cemaatin, kurumda müftünün, çalışan kıytırık memurun yaptığı şeresizlikleri hiç umursamam, yüzüme dahi tükürseler Rabbim Şükürler olsun ! der geçerim diyorsan...
- Benim gibi 2 tane üniversite bitirmiş olsan, Hafız olsan ve kurumda zerre kadar haysiyetin olmasa merkezi yerlere hep amcası, dayısı olanlar atansa, gözgöre göre hakkın yense ve sen yerinden kımıldayamasan sonrada puanını yükselt hocam gelmek istiyorsan diye yüzüne karşı söver gibi hareket edilse ve sende sineye çekmeye hazırsan...
- İnsanlar seni evlerine kuran okumaya çağırıp sonra sofra kursa ve Adamın bahçesine bi camız birde hoca girmiş bunun üzerine hocayı çıkarında camız dursun demiş diye kasıla kasıla anlatıp kahkahalarla gülen köpeklere tepki göstermeden sende onlarla birlikte gülebileceksen....
- Hocalar bedavayı sever diyenlerin yalakalığını yapabileceksen...
- Her ay nakil sınavı için boş kadrolar açıklandığında yine bir ümitle ekrana yapışıp şehir merkezlerinde neredeyse hiç boş cami olmadığını ! sadece en ücra köylerde boş camiler olduğunu görsen ve bu hiç zoruna gitmeden bi dahaki aya nasip deyip yıllarca bekleyebileceksen...
- Evine yakın olan tüm evlerin 24 saat boyunca seni dikizlemesini, nereye gidip nerden geldiğini, evine ne aldığını, ne yediğini, ne içtiğini kısacası tüm özel hayatını didik didik eden haset kimselerin bu hareketlerini önemsemeeyceksen...
- Her ay toplantı adı altında aynı saçmalıkları ve Padişah Müftülerin boktan hatıralrını ve azarlarını dinlemek için kilometrelerce yol tepip bu toplantılara katılmak zoruna gitmeyecekse...
- İnsanların işine gelmeyen şeyleri anlattığında "Bu Hocanın bi halt bildiği yok !" tarzında muamelelerine aldırış etmeyeceksen...
- Dinde hiç yeri olmamasına rağmen sesim güzel diye çığıra çığıra mevlid ve ilahi okuyup cukkaları toplama konusunda hünerliysen...
Evet aklıma gelenler bunlar mübarekler !
Kısacası bu kurumda Allah'ın indirdiği dini anlatamazsın !
Anlatmaya çalışırsan önce cemaatten sonrasında Müftüden,üst makamlardan her türlü baskıya maruz kalırsın ve hayatı sana zindan ederler. Çevrende kimse kalmaz. Sendeki bilginin 10/1 'ine sahip olmayan adamlar Şahane Hoca olurlar sen sapıklığınla ve bi halt bilmiyor oluşunla kalırsın ortada. Öcü olursun, tuu kaka olursun ama asla Hoca olamazsın cemaatin gözünde. Tüm bu yazdığım hususlara rağmen ve çevrenin tüm baskısına rağmen ben bu göreve talibim ve Allah'ın indirdiği dini anlatırım diyorsan ancak hayal aleminde yaşıyorsun diyebilirim sana.
Son söz olarak evet tüm bu hususları kafaya takmayan ve güdülmeye alışmış ho deyince giden, ho deyince duran öküz misali karakterini,benliğini ve aslolan Kuranın anlattığı dini insanlara anlatma gayesi olmayan niceleri gayet rahat bir şekilde imamlık yapmaya devam etmektedir. İçleri rahattır çünkü kafaları boştur. Gerçek dini insanlara anlatma gibi bi dertleri yoktu onların çünkü kendilerinin de böyle bir merakı yoktur. Anlattığım şeyin bir vebali var öyleyse iyi araştırayım yarın birgün bunların hesabı hem bana hem bu cemaate sorulur diye düşünen imam yok denecek kadar azdır. Bu kurumun içindeyim ve bu çevrede yetiştim gayet iyi biliyorum o yüzden söylüyorum.
Evet bu kurumdan Allah nasip ederse en kısa sürede çekip gideceğim. Kurtulduğum gün benim için bu fani hayatımdaki en mutlu gün olacak.
Ülkenin kaynaklarını deli gibi sömüren, Pek çok Bakanlığın bütçesinden kat be kat fazla bütçesi olan ve her geçen gün personel sayısı artan, an itibariyle 120 bin personele ulaşan bu kurum gerçek misyonunu icra etseydi, gerçek dini anlatsaydı insanlara toplum bu kadar bozulmaz, bu kadar fesada uğramazdı.Kadınlara karşı işlenen Taciz,Tecaüz,Şiddet ve cinayet suçları, Faizin,içkinin,kumarın yaygınlaşması, Ahlaki manada bu denli büyük bir çöküntü olması tam manasıyla bu kurumun işlevini yerine getirmediğinin en bariz örneğidir.
Bu yazıyı buraya kadar okuduysan mübarek öncelikle seni tebrik ediyorum. Ve tüm bunları okuduktan sonra halen imam olacağım diyorsan :
SANA YAZIKLAR OLSUN ! diyorum.
0 yorum:
Yorum Gönder